“ Söz konusu suçun oluşabilmesi için, çekin karşılığının, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı olarak, yani en azından taksirle, ilgili çek hesabında bulundurulmaması gerekir. Anayasanın 38 inci maddesinin yedinci fıkrasında düzenlenen ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesi bağlamında güvence altına aldığı kusursuz ceza olmaz kuralının gereği olarak, söz konusu suç, objektif (kusursuz) sorumluluğu gerektiren bir suç olarak değil, en azından taksire dayalı kusurluluğu gerektiren bir suç olarak tanımlanmıştır. Bu itibarla, kişinin, elinde olmayan sebeplerle ortaya çıkan zorunluluk hâli dolayısıyla, örneğin doğal afet, savaş, kaza geçirmesi gibi bir sebeple, çekin karşılığını ilgili hesapta zamanında bulunduramamış olması halinde, ceza sorumluluğu olmayacaktır.”
Esasen 5237 sayılı yeni Türk Ceza Kanununun kabul ve uygulanması ile, hukukumuzda bugüne kadar zaten tartışmalı olan “objektif sorumluluk” esası terkedilmiş ve “kusursuz ceza olmaz” esası tamamen geçerli kılınmıştır. 5941 sayılı Çek Kanunu, TCK’da benimsenen bu yeni esasa uyum sağlamıştır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun gerekçesinde objektif (kusursuz) sorumluluk esasının terk edildiği açık bir dille belirtilmektedir:
“765 sayılı Türk Ceza Kanununda ve Hükûmet Tasarısının bazı hükümlerinde, kişi gerçekleştirmeyi kastetmediği böyle neticelerden objektif olarak sorumlu tutulmaktadır. Belirtmek gerekir ki, bu tür sorumluluk, ortaçağ kanonik hukukunun kalıntısı olan “versari in re illicita”, yani hukuka aykırı bir durumda olan bunun bütün neticelerine katlanır anlayışının ürünü olup, çağdaş ceza hukuku bu anlayışı çoktan terk etmiştir. Çünkü kusurun aranmadığı objektif sorumluluk hâlleri kusursuz ceza olmaz ilkesiyle açıkça çelişmektedir. Ülkemiz ceza hukuku öğretisinde uzun süredir objektif sorumluluk hâllerinin ceza mevzuatından çıkarılması gerektiği ifade edilmektedir. Bu talebin yerine getirilmesi, Anayasada öngörülen kusur ilkesinin zorunlu bir sonucudur.”
Türk Ceza Kanunu Genel Hükümlerine (ve Anayasaya) aykırı olarak objektif (kusursuz) sorumluluğa göre suç tanımlaması yapan 3167 sayılı eski Çek Kanununun yürürlükten kalkmasıyla “karşılıksız çek keşide etme” suçunun niteliği üzerindeki tartışma da böylece sona ermiş olmaktadır.
Türk Ceza Hukukunda objektif (kusursuz) sorumluluk esasının terk edildiğine dair benzer bir değerlendirmeyi yapan Anayasa Mahkemesi, 19.02.2009 gün ve 2009/24 sayılı kararında şöyle demektedir:
“Çağdaş ceza hukukunun önde gelen özelliklerinden biri kusurlu sorumluluğu benimsemiş bulunmasıdır. Ceza hukukçularının büyük bir çoğunluğuna göre, bir insan davranışı olmadan suç olmaz, ancak onun bu davranışı nedeniyle ortaya çıkan sonuçtan sorumlu tutulabilmesi için de, o davranışının en azından kusurlu bulunması gerekir. Böylece modern ceza hukuku, objektif sorumluluğu terk ederek “kusursuz suç olmaz” anlayışını çağdaş ceza hukukunun temel bir ilkesi olarak kabul etmiştir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanununda da bu doğrultuda düzenleme yapılarak 23. maddede kusurun en hafif şekli olan taksire yer verilmiştir. Buna göre, fail ağır neticeden, bu ağır netice öngörülebilir olmasına rağmen özen yükümlülüğüne aykırı davranması nedeniyle meydana gelmesi durumunda sorumlu tutulabilecektir. Hiç kimse tarafından öngörülmesi mümkün olmayan veya öngörülebilir olmakla birlikte önlenmesi mümkün olmayan bir neticeden dolayı bir kimse sorumlu tutulamayacaktır. Failin istemiş bulunduğu neticenin dışında ya da daha ağır neticelerin meydana gelmesi durumunda, failin bu neticelere yönelik kastı veya en azından taksiri aranmaksızın, sadece hareket ile sonuç arasındaki nedensellik bağı yeterli görülerek sorumlu tutulması mümkün olmayacaktır.”
Gerek Anayasa Mahkemesi gerekse kanun koyucunun açıklıkla ifade etmesine ve temel yasa olan Türk Ceza Kanununun Genel Hükümlerinde de tereddüte mahal olmayacak şekilde hükme bağlanmış olmasına rağmen kusursuz (objektif) sorumluluk esasını ve bu esasa göre verilmiş ceza kararlarını hâlâ geçerli saymak imkânsızdır.
ANKARA HUKUKLU
Alıntıdır
ARKADAŞLAR SAYIN BAŞBAKANIMIZA ARTIK MAĞDURİYETLERİMİZİ ANLATMA ZAMANI GELDİ…
abartmadan,sıkıntılarımızı , yasal boşlukları,yaşadıklarımızı özet ve okunabilir bir şekilde bimer,e göndereceğiz.
Konunun hukuki boyutlarına vakıf olan arkadaşlar hukuki boyutunu anlatmalıdır…..
Yaşadıklarını anlatacak arkadaşlarda aşağıda verdiğimiz adres-tel-fax lara ulaşsınlar…
ADRES
Başbakanlık Halkla İlişkiler Daire Başkanlığı Merkez Bina
B.Blok
P.K. 06640
Kızılay / Ankara
TELEFON
(0312) 424 16 12
(0312) 424 16 13
(0312) 424 16 18
FAX
(0312) 425 13 75