Son Dönemeçteyiz
Bu son haftalarda son dönemeçteyiz ya varız yada yokuz.
Bugünden itibaren AKP genel başkan yardımcılarını arayıp varlığımızı hissettirmek zorundayız.
Sayın ,
Abdulkadir AKSU
Siyasi ve Hukuki İşler Başkanlığı
Tel: 0(312) 204 50 00/1200-1210
Faks: 0(312) 204 50 25
GSM: 0(505) 4660000
Hüseyin TANRIVERDİ
Yerel Yönetimler
GSM:0(532)6138765 0(505)7774506
Ekrem ERDEM
Teşkilattan sorumlu Başkan
GSM:0(532)3123620
Nükhet HOTAR
Sosyal İşler
GSM:0(532)4319323
Salih KAPUSUZ
Hakla İlişkiler
GSM:(505)7770614
İdris Naim Şahin
Genel Sekreter
GSM: 0(532)2757697
-Ahmet İyimaya-0.532. 2745920-AKP
-Bülent Arınç-0.532.2416255-AKP
-Bekir Bozdağ-0.505.7776601 – 0.542.6474087-AKP
-Haşim Kılıç-0.312.4637313-Anayasa Mahkemesi Başkanlığı Makamı
-Zafer Çağlayan-0.532.6080606 – 0.530.5149650-Devlet Bakanı
-Sadullah ERGİN-0.505.7773110 – 0.532.2815770-Adalet Bakanı
-Sadullah ERGİN-0.312.4194670 – 0.312.4194669-Adalet Bakanlığı Makamı
-Ali Babacan-Devlet Bakanlığı Makamı-SADECE FAX ÇEKİLECEK: 0.312.212876
10 yorum:
-
Arkadaşlar, eşim şuan trablus havalimanında bir çekzede ve libya zede olarak allah kısmet eder uçağa binebilirse akşam saatlerinde istanbul da olacak bütün bildiğiniz medyayı ararsanız eşime ulaşsınlar havalanında ismi Ali Genç ismini de özellikle açıklayabilirsiniz, bu heralde şimdiye kadar çek mağdurlarının elline geçebilecek en büyük eylem olur desteğinizi bekliyoruz. not dalaman havaalanında inebilir...
-
Arkadaşlar,
TBMM kapanana kadar, yeni yasa reformu paketine dahil edilme imkanımız var. Bizleri bu pakete dahil ederlerse bir zulüm son bumuş olacak.
Şayet dahil etmezlerse, bu AKP'nin bizleri değil factoring lobisini düşündüğünü gösterecektir. Biz de seçimde ona göre düşüneceğiz.
Saygılarımla,
Mehmet Ali Öztürk
-
ULUSLARARASI ÖDEME ARACI OLAN ÇEKİN CEZA YASASI KAPSAMINA ALINMASI ELEŞTİRİLDİ
İstanbul Barosu Başkanlığınca düzenlenen Çek Kanunu paneli 19 Şubat 2011 Cumartesi günü saat 10.00 17.30 arasında Orhan Apaydın Konferans Salonunda yapıldı.
İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Av. İsmail Altay, açılışta yaptığı konuşmada, Baro yönetimi olarak eğitim çalışmalarına büyük önem verdiklerini, eğitim platformu çalışmaları için hazırlıkların devam ettiğini söyledi.
Mahkemelerde icraların artık içinden çıkılmaz hale geldiğini, bu nedenle insanların yargı sistemine güvenlerinin azaldığını belirten Altay, yargının iş yükünü azaltmasında arabuluculuk sisteminin bir yarar sağlayamayacağını bu nedenle adaletin özelleştirilmesine karşı çakacaklarını bildirdi.
İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Av. İsmail Altay ın yönettiği sabah oturumunda konuşan Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Emin Cem Kahyaoğlu, 20 Aralık 2009 tarihinde yürürlüğe giren 5941 sayılı Çek Kanununun bir ceza kanunu olduğunu söyledi.
Çekin uluslararası bir ödeme aracı olarak kabul edildiğini, ticaret hukuku çerçevesinde düzenlenmesinin daha doğru olacağını belirten Kahyaoğlu, çekle ilgili yasal düzenlemenin ceza hukuku çerçevesinde yapılmasını anlamanın mümkün olmadığını bildirdi.
Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cumhur Özakman da çekle ödemenin faktoring sistemindeki uygulamaları hakkında bilgi verdi.
Çek işlemlerini Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu açısından değerlendiren Özakman, faktoring işlemlerinin, ticari işlemler olduğunu düşündüğünü, müşteriden gelecek çeklerin de tacir çekleri olması gerektiğini söyledi.
İş Yatarım Menkul Değerler A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı Av. Necati Aksoyoğlu ise, karşılıksız çek, ibrazı, ibraz yeri ve süresi, çekin yasal unsurları, çekin ödenmesi ve çekin karşılığının bulunmadığı ya da ödenmediği hallerde yapılacak yasal işlemler hakkında bilgi verdi.
Bankacılık ve Finansal Kurumlar Komisyonu Başkanı Av. Gökhan Özdemir�in yönettiği öğleden sonraki oturumda konuşan Okan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serap Keskin Kiziroğlu, 5941 Sayılı Çek Kanununa göre karşılıksız çek suçu ve ceza sorumluluğu konusunda ayrıntılı bilgi verdi.
Şişli 6. Asliye Ceza Mahkemesi Hâkimi Yaşar Yetiş ise ekonomik suç olarak çek ve yaşanan sorunlar konusunu ele aldı ve uygulamadan örnekler sundu.
Panel oturumlarının tamamlanmasından sonra İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Av. İsmail Altay, panel konuşmacılarına birer Teşekkür Belgesi verdi.
alim
-
bundan sonra ne yapabiliriz diye bazı düşünceler dolaşıyor buda gayet doğal ama ab mahkemesine gitmek bana göre bundan sonra dahada zor onunda önü kesilecek gibi geliyor son günlerde ab bizi istemediğini açıkça belirtmişir bizse yiğitlik göstergesiyle masadan kalkmıyoruz en azından hükümet bunu yapmak istemiyorki sonra demesinler siz mahvettiniz ilerleyen zamanda kendi uyum yasaları yavaş yavaş devreye girecektir gerçi yine oluyor istedikleri fakat daha rahat ortamda hızlanması sağlanmış olucak biz bu yasa ab uyum yasalarına aykırı dediğimizde cevap şimdiden hazır burası ab ülkesi değil ama onlar kadar demokrotiğiz cevabını alacaz bıyık altından gülecekler şu an atılımı yapılıyor ab mahkemesine gitmek yerine anayasa mahkemesine gidin denilecek zaten belirttiğim husus hayel ürünü değil egemen bağış söylemişti benim düşüncem ab mahkemesi ve ab uyum yasalarına aykırıdır diye harekette bulunamıycaz umarım TÜRK adaleti insafa gelir ve burdaki zulmu durdurur ve artık bize meclis değil yargıtaydan başka kimse yardım edemez
-
merhaba Allah.ccl tüm yolda kalmış sıkıntıya düşmüş, ne yapacagını bilemeyen vede borcundan dolayı kötü damgası yiyen çoluguna çocuguna bakamayan horlanan kişilere yar ve yardımcı olsun. İsmim filiz benim babam borcundan dolayı altı aydır evine gelmiyor zaman zaman olsada gizli saklı nasıl kazandıgını bilmedigim sekilde azda olsa para gönderiyor ancak göndermiş oldugu para ne elektrigimizin nede suyumuzun borcunu karsılamıyor buna ragmen babamdan gurur duyuyor bu duruma düsürenlere lanet ediyor ve Allah a havale ediyorum... Af etmek düşmüşe yardım etmek yerine özgürlüklerinide ellerinden almaya calısmak bence hiç bişeyi çözmeyecek. benim gibi bir sürü evladin annesi babası icerde yada kacak bi hayat yaşıyor. Önce Allah tan sonra bu konuyla ilgili yetkililerden yardım ve merhamet istiyorum...
DÜN BİTTİ YARIN VAR MI?
GENÇLİĞE GÜVEN OLMAZ ÖLEN HEP İHTİYAR MI?
AH ALIP VAH YİYENLERE DÖNDE BAK BAHTİYAR MI?
HAYAT DEDİGİN NEDİR Kİ BİTEBİLİR AN BE AN
EYY DOSTUM UYAN YARADANA SEVDALAN !!
-
YÜKSEK MAHKEME BU VAHİM HUKUK İHLALİNİ ÖNLEMELİDİR!
Ekonomik gerekçelerle hazırlanmış olan ve müteaddit defalar değişikliğe uğrayan Çek Kanunu, “ceza içeren özel nitelikte” bir kanun olmasına rağmen, eski ve yeni haliyle, Türk Ceza Hukuku sistemini altüst etmiş bulunmaktadır.
1. 01.01.2009 tarihi itibariyle 3167 Sayılı Kanunun 5237 sayılı Türk Ceza Kanununa aykırı olan hükümleri zımnen ilga edilmiş ve söz konusu aykırılıkların giderildiği yeni kanunun (5941 sayılı Çek Kanunu) yürürlüğe girdiği 20.12.2009 tarihine kadar işlenmiş olan bütün karşılıksız çek suçları “kanunilik” ilkesi gereğince konusuz kalmış ve verilen cezalar hükümsüz hale gelmiştir. Benzer durum “Markaların Korunması Hakkında KHK” uyarınca verilen cezalar için de geçerli olup, Yargıtay 7. Ceza Dairesi 23.02.2009 tarihinde verdiği bir kararla bu hususu açıklığa kavuşturmuş ve tartışmayı bitirmiştir. Fakat Yargıtay 10. Ceza Dairesi, sebebi kamuoyunca bilinemeyen bir gerekçeyle, benzer bir karar vermekten bugüne kadar imtina etmiştir.
2. 2005 yılında kabul edilerek yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile, ceza sistemimizde önemli değişiklikler yapılmış, bu arada suçun manevi unsuru konusunda da doktrinde ve uygulamada uzun süredir tartışılan “kusursuz” (objektif) sorumluluk anlayışı terk edilerek suçun ancak “kasıt” veya “taksir”le işlenebileceği kabul edilmiştir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun gerekçesinde objektif (kusursuz) sorumluluk esası için “, ortaçağ kanonik hukukunun kalıntısı” sıfatı kullanılarak bu anlayışın terk edildiği Anayasaya da atıf yapılmak suretiyle açık bir dille belirtilmektedir.
3. 20.12.2009 tarihinde yürülüğe giren 5941 sayılı yeni Çek Kanunu ise, karşılıksız çek suçunun oluşmasında, kanun yapma tekniğine aykırı olarak, “sebebiyet vermek” gibi elâstikî ve müphem bir ifade kullanmış, suçun ancak kasıt veya taksirle işlenebileceğini öngören TCK 21. maddeyi adeta “ıskalamaya” çalışmıştır. Madde gerekçesinde bu suçun “en azından taksirle” işlenebileceğinin yazılmış olmasına rağmen, madde metninde (alelacele bir değişiklik sonucu) yoruma açık bir ifade kullanılması, uygulamada tam bir karmaşa doğurmuştur. Bu durumda iki ihtimal ortaya çıkmaktadır: Şayet söz konusu suçun oluşmasında kasıt veya taksir aranıp aranmayacağı tartışmalı ise, bu durum TCK Genel Hükümlerine açık bir aykırılık teşkil etmiş olacaktır. Bu demektir ki, istenen her özel konuda Türk Ceza Kanununun Genel Hükümlerine aykırı özel ceza kanunları çıkarılabilir ve insanların hürriyeti bağlanabilir. Yahut hakimler kendi takdir haklarını kullanarak kimi zaman TCK Genel Hükümlere uygun olarak kasıt veya taksir arayacak, kimi zaman da “duruma göre” “kusursuz sorumluluk” esasına göre karar verecekler. Yok eğer kasıt veya taksir aranacak ise, bu durumda 20.12.2009 tarihinden bugüne kadar kasıt veya taksir aranmadan verilen kararların tamamının Yargıtay tarafından bozulması gerekecektir. (20.12.2009 tarihine kadar işlenen karşılıksız çek suçları bir önceki maddede belirtildiği üzere, yasal boşluk sebebiyle zaten konusuz kalmıştır.)
4. 5941 sayılı Çek Kanunu ile ilgili problemler bununla sınırlı değildir. Şirket vekili sıfatıyla keşide edilen çekler, sorgu yapılmadan verilen ceza kararları, yasal karşılığı hesaba katılmadan verilen cezalar gibi konularda da her mahkeme farklı karar vermekte, kimi zaman aynı sanık hakkında yan yana iki ayrı mahkemeden mahkumiyet ve beraat kararları çıkabilmektedir. Bir taraftan Yargıtay “yeni kanunda suçun unsurları ve yaptırımları farklı biçimde yeniden düzenlenmiş olduğundan” dolayı açıklayıcı gerekçe belirtmeden “yasa bozması” yapmakta, mahkemelerin bir kısmı dosya üzerinden karar vererek davaları beraatle sonuçlandırırken kimi mahkemeler “yeni kanunda farklı bir düzenleme olmadığı” gerekçesiyle eski ceza kararlarında direnmektedir. Bu durum, hukuk tarihimizde eşine az rastlanan bir “kaos” halidir. Bu durumu “kaos” olarak nitelendirmemizin sebebi, uygulamanın istisnai sonuçlar değil, binlerce insanın hürriyetinin haksız ve hukuksuz yere bağlanması gibi toplumun önemli bir kısmını ilgilendiren sonuçlar doğurmasındandır.
-
Ekonomik suça hapis cezasının insan onuruyla bağdaşmayacağı, hapiste borcun ödenemeyeceği, ekonomik kriz dönemlerinde ortaya çıkan mağduriyetlerin müsebbibinin ticaretle uğraşan fertler olmadığı gibi kimilerine göre tartışmaya açık ve sübjektif sayılan gerekçeleri bir tarafa bırakarak, hukuki endişelerle ve yüksek sesle soruyoruz:
1. Ekonomik gerekçelerle çıkarılmış olmasına rağmen, bir “özel kanun” toplumun hangi kesimlerine hizmet etmektedir ki, hukuk sisteminin temellerini zorlayabilmektedir?
2. Ceza alanında “temel kanun” olan Türk Ceza Kanununun hükümlerine açık bir aykırılık, hukukun uygulayıcıları tarafından nasıl savunulabilmektedir?
3. Binlerce insanın hürriyetinin bağlanmasına, binlercesinin de “kaçak” olarak yaşamak zorunda bırakılmasına sebep olan bu hukuksuzluğun çözümü için hem cezanın mevcut ve muhtemel muhatapları hem de yerel mahkeme hâkimlerince Yüksek Mahkemeden bir karar beklenmekte iken, iki yılı aşkın süredir hangi sebeple bir karar ihdas edilememiştir? Dosya yükünden şikâyetçi olan Yargıtay 10. Ceza Dairesi, vereceği hukuka uygun bir kararla binlerce dosyanın yükünden kurtulabilecekken, “bu konuda önümüze henüz dosya gelmedi” gerekçesi ikna edici bulunabilir mi?
4. Haksız yere hürriyeti bağlayıcı cezaya muhatap olanların mağduriyeti nasıl telafi edilecek ve bu “hukuki ayıp”ta katkısı olanlar böyle bir ayıbın insanî ve vicdanî hesabını nasıl vereceklerdir?
5. İç hukuk yollarının tüketilmesinin ardından binlerce dosyanın uluslararası hukuk alanına taşınması halinde; kanuna, Anayasaya ve taraf olunan uluslararası metinlere de aykırılık teşkil eden bu hukuksuzluğun doğuracağı neticelerden kimler sorumlu olacaktır?
Neticeten ve her şeye rağmen:
“Hukuk devleti”nde yaşadığımızı hissetmek istiyoruz!
Hukukun uygulamasında birliğin sağlanmasını ve zedelenmekte olan adalet duygusuna düşen gölgenin bertaraf edilmesini istiyoruz!
Benzerlerine ancak “suçta ve cezada kanunîlik” ilkesini ayaklar altına alan 1926 Sovyet Ceza Kanunu ile 1935 yılının Nazi Alman Ceza Kanununun uygulamasında rastlanabilecek “keyfîlikler”in sona ermesini diliyoruz.
Bu ülkenin birer ferdi olarak adaletin tesisi ve hukukun üstünlüğünün sağlanması yolunda, Yüksek Mahkemenin ve hâkimlerimizin akl-ı selimine, hukuk, hakkaniyet ve adalet anlayışına güvenmek istiyoruz.
-
Değerli Arkadaşlar
Yargıtay'a gönderilecek mektuplar için
ADRES:YARGITAY BAŞKANLIĞI Atatürk Bulvarı No:1
06658 Bakanlıklar Ankara
İsimler:
Hasan Gerçeker - Yargıtay Başkanı
İhsan Akçin - Yargıtay Birinci Başkanvekili
Erdal Sanlı - Yargıtay Birinci Başkanvekili
Salih Kocalar - Yargıtay Genel Sekreteri
Osman Yurdakul – Yargıtay Genel Sekreter Yardımcısı
Kubilay Özkan - Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı Vekili
10. CEZA DAİRESİ BAŞKAN VE ÜYELERİ
Mahmut Gül – Başkan
Ali Kınacı- Üye
Emel Özgan _ Üye
Kamil Karahan – Üye
Hüsnü Uğurlu – Üye
Birsen ELMAS - 10. Ceza Dairesi Tetkik Hakimi
Halil DAĞ - 10. Ceza Dairesi Tetkik Hakimi
Mustafa Hakan Kaya - 10. Ceza Dairesi Tetkik Hakimi
ADALET BAKANLIĞINA BİLGİ EDİNME BAŞVURUSU İÇİN ADRES:
Adalet Bakanlığı Ana Bina Vekaletler Caddesi No:6 Kızılay/ANKARA
ADALET BAKANLIĞI CEZA İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ADRESİ:
Mustafa Kemal Mah. 2151.Cad. No: 34-34/A 06520 Söğütözü / ANKARA
İsimler:
Çetin ŞEN - Ceza İşleri Genel Müdürü
Fatma Feyza ŞAHİN - Ceza İşleri Genel Md Yardımcısı
Muammer NAMAZCI - Ceza İşleri Genel Md Yardımcısı
Muharrem AKKAYA - Ceza İşleri Genel Md Yardımcısı
Günay ALBAYRAK - Ceza İşleri Genel Müdürlüğü Daire Başkanı
Metin KIRATLI- Ceza İşleri Genel Müdürlüğü Daire Başkanı
Mahmut AYDIN- Ceza İşleri Genel Müdürlüğü Daire Başkanı
CEZA İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ TETKİK HAKİMLERİ
Nevzat BAŞYILDIZ
Dilek ATAY
Nalan ÖZCAN ŞİMŞEK
Yaşar TURAN
Adem DOĞRU
Fuat PEMBEÇİÇEK
Yusuf ÖZMERİÇ
Dilek ALTINGÖZ ÇEBİ
Türkan MERDİVAN
Ali ÖZTÜRKMEN
Özgür AKDOĞAN
Ertan AYDIN
Yusuf Ziyaattin CENİK
Murat SEKMEN
Oya KOÇER
Necdet AKBAL
Yasemin ÖZTÜRK ÇALIŞAL
Murat TÜRK
Mehmet AKSU
Tevrat ATEŞ
Mustafa DEMİR
Süleyman SARAL
Mustafa ÖZTÜRK
Şenol TAŞ
Fatih KOÇAK
Salim KÜÇÜK
Süleyman ARSLAN
Elgiz ALTAN
Sibel KÖK
İyi çalışmalar
-
Olacak ya da olmayacak şeyler belli; sona iyice yaklaştık.
Yakında meclis kapanacak-Kapanana kadar AKP ya bizim sorunumuzu çözecek (ki isterlese rahatlıkla çözerler), ya da çözmeyecek.
Çözerlerse ne ala.
Çözmezlerse, sorunumuzun çözümü için artık
-siyasileri aramamıza
-herhangi bir fiziki eylem yapmamıza,
-medyada yeralmamıza, vs.
gerek kalmayacak.
Bu bir kaç gün sonra, sorunumuz çözülmemiş olursa, yapılacak 3 şey kalıyor:
1. Yargıtay’ın (bizler için olumlu) içtihadlarını bir an önce çıkarması için çabalamak
2. Anayasa Mahkemesi’nin (bizler için olumlu) iptal kararının biran önce vermesi için çabalamak
3.Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne acilen müracaat etmek.
Bunlar haricinde başka yapılabilecekler hakkında önerisi olan arkadaşlarımızın bunları belirtmesi de çok faydalı olacaktır.
Saygılarımla,
Mehmet Ali Öztürk
Değerli arkadaşlarım ,
Şu an yapılabilecek bir ve tek şey var.İnanın yada inanmayın , O da değerli vekillerimizi , anayasal kurumları aramaktır.
Sonuç getirir yada getirmez ancak meclis kapanana kadar hiç değilse birbirimizle didişip duracağımıza önümüzdeki kalan süreyi iyi değerlendirmeliyiz.
Saygılarımla